FenerBahçe'nin Tarihi
1 sayfadaki 1 sayfası
FenerBahçe'nin Tarihi
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Fenerbahçe Spor Kulübü'nün Künyesi
Kuruluş Yılı: 1907
Kurulduğu Yer: Moda’da Beşbıyık Sokağı 3 numaralı evin alt katı.
Kurucuları: Nurizade Ziya Songülen Bey, Osmanlı Bankası memurlarından
Ayetullah Bey, Bahriye Mektebi talebesi Necip Okaner Bey, Hindli namıyla
anılan Asaf Beşpınar Bey ve Enver Yetkiner.
İlk Başkan: Nurizade Ziya Songülen
Fenerbahçe Spor Kulübü'nün Tarihçesi
Bir asırlık bir tarihe ulaşmak üzere olan Fenerbahçe Spor Kulübü'nün kuruluşu 1907 yılına rastlar.
Kulübümüz, İstanbul'un Kadıköy semtinde, Nurizade Ziya Songülen,
Şevkipaşazade Ayetullah ve Samipaşazade Necip Okaner tarafından, gizlice
kurulur. Zira Padişah II. Abdülhamit'in baskı rejimi, Türk gençleri
için, değil kulüp kurmak, İngiliz ailelerinin oynadıkları futbol bile
yasaktır. Çünkü spor yapmak amacıyla da olsa, Türk gençlerinin bir araya
gelmesi, rejim için çok sakıncalı görülmektedir. Kuruluş toplantısında,
Nurizade Ziya Songülen Bey ilk başkan seçilirken, Şevkipaşazade
Ayetullah Bey ilk genel sekreterlik, Samipaşazade Necip Okaner ise ilk
genel kaptanlık görevlerini üstlenirler.
Fenerbahçe Spor Kulübü'nün kurucuları, amblem olarak adını aldıkları
Fenerbahçe burnundaki fener, renk olarak da Fenerbahçe yarımadasındaki
papatyaların sarı-beyazı seçerler. Kulüp logosu, 1910 yılında, futbol
takımında sol açık oynamakta olan Topuz Hikmet tarafından çizilecek,
renkleri ise sarı-laciverte çevrilecektir.
1908 Meşrutiyeti'nin ilanına kadar çalışmalarını gizlice yürütmek
zorunda kalır Fenerbahçe. Bu tarihten sonra yürürlüğe giren Cemiyetler
Kanunu'yla tescil edilir ve başarıdan başarıya koşacak olan bir büyük
camia, Türk sporundaki seçkin yerini alır.
Fenerbahçe Spor Kulübü'nün ilk futbol takımı, Asaf, Ziya Hasan, Sami,
Ayetullah, Mazhar, Necip, Fethi, Galip, Hüseyin, Hasan, Nevzat'tan
kurulu kadrosuyla, 1909 yılı sonbaharında İstanbul ligine katılır. Ancak
katıldığı ilk iki yıl boyunca varlık gösteremez. 1911-1912 sezonunda,
Ali Said, Galip, Arif, İzzi, Hüseyin, Sabri, Hikmet, Said, Hasan Kamil,
Nuri, Miço'dan kurulu takımıyla ilk şampiyonluğunu kazanır. Bu
şampiyonluk büyük Fenerbahçe'nin şanlı tarihine yazılan ilk şampiyonluk
olmasıyla önemli olduğu kadar, yenilmeden kazanılmış olmasıyla da
önemlidir.
FENERBAHÇE AMBLEMİ TARİHİ:
Bugün yüzbinlerce göğsü süsleyen "Fenerbahçe Kulüp Rozeti" 1910 yılında,
kulübümüzün 33 numaralı azası ve devrinin "Penaltı Kralı" olarak
bilinen sol açık Topuz Hikmet tarafından çizildi, Tevfik Haccar (Tasçı)
tarafından Almanya'da yapıldı.
Beş renkten oluşan rozette "Fenerbahçe Spor Kulübü 1907" yazısını
taşıyan beyaz çerçeve; temizlik ve açık yürekliliğin, kırmızı; sevgi ve
bağlılığın ifadesi olup bayrağımızı sembolize eder. Ortada bulunan kalp
şeklindeki sarı; Fenerbahçe'ye duyulan gıpta ve kıskançlığı, lacivert
ise soyluluğu tasvir eder. Bu iki renk arasından yükselen palamut dalı
ise, Fenerbahçeliliğin kudret ve kuvvetinin ifadesidir. Yeşil renk ise
yükselen bu kudret için başarının mukadder oluşunu gösterir.
Kaynak: Bydigi Forum [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Topuz Hikmet rozetimizin hikayesini şöyle anlatır:
"Kulübümüzün rengi sarı-beyazdan, sarı-laciverte çevrildikten sonra bu
yeni renklerimizle bezenmiş bir rozet yaptırılması işi bahis mevzuu
oldu. Arkadaşlarım bu rozetin çizilmesini bana bıraktılar. İlk önce
bayrağımızın renkleri kırmızı ile beyazı bir araya getirdim. Sonra
kırmızı üzerine bir kalp şekli çizerek bunu sarı-laciverte boyadım ve
üzerine de metanet, kuvvet ve sağlamlığın ifadesi olan meşe dalını
resmettim. Beyaz kısma da kulübümüzün ismini ve tesis tarihini yazdım.
Rozetimizi çizerken, ona şu manayı vermeye çalıştım; Kalpten gelen bir
bağımlılıkla bu kulübe hizmet etmek. Çizdiğim şekil arkadaşlar
tarafından beğenildi ve yeni rozetlerimiz o tarihlerde Almanya'da
bulunan arkadaşımız Tevfik Haccar'ın delaletiyle orada yaptırıldı. Yeni
harflerin kabulünden sonra aynı şekilde muhafaza edildi. Sadece
Fenerbahçe Spor Kulübü 1907 yazısı yeni harflerle tebdil olundu."
ŞÜKRÜ SARAÇOĞLU STADI TARİHİ:
Fenerbahçe Şükrü Saracoglu Stadı, yurdumuzun ilk nizami futbol
sahasıdır. İlk olarak Union Club adı altında 1908 yılında faaliyete
geçmiştir. Bu tarihten önce de alan Papazın Çayırı ismiyle bilinir ve
burada futbol karşılaşmaları yapılırdı. Yılların Papazın Çayırı'nın, bir
futbol stadyumu olması, bir tesadüf eseri gerçekleşmiştir.
1908 yılı temmuzunda, Şehremini Operatör Cemil Bey'in (Cemil Topuzlu),
hürriyet kahramanlarına yardım amacıyla verdiği davetin konuklarından ve
yurdumuzda futbolu ilk oynayan ailelerden Reji Whittall'in, gençliğin
spora ve özellikle futbola olan istek ve ilgisi doğrultusunda bir futbol
sahası yapılması gerekliliği yönündeki konuşmasının ertesi günü bu
kişiler, Fenerbahçe Başkanı Ziya Bey (Ziya Songülen), birkaç İngiliz ve
maruf Rıfat Bey'le bir toplantı yaparak, saha için en uygun yerin,
hazineye ait olan bu çayır olduğuna karar verdiler.
Başkatip Cevat aracılığıyla konu, Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit'e
götürüldü. Teklifi önce kabul etmeyen sultan daha sonra yıllığı 30 altın
kira karşılığında Union Club ile 20 yıllık bir sözleşme yapılmasına
karar verdi. 3.000 altına mal olan, çayırın tahta perdeyle çevrilmesi ve
bir lokal inşaatı sonrasında saha, futbol karşılaşmalarını izleyen kışa
kadar hazır hale getirildi.
Ancak futbola olan ilginin azlığı, kiranın karşılanamamasına neden
oluyordu. Saha 1909 yılında bir yıllığına Fenerbahçe Kulübü'ne
kiralandı. Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi üzerine İngilizler
düşman konumuna geçtiler. Dolayısıyla Union Club ile ilgilenmediler.
Türk hissedarların da dağılması üzerine sahipsiz kalan Union Club'a,
1915 yılında Kara Kemal tarafindan el konuldu ve ismi İttihat Spor
Kulübü olarak değiştirildi.
Basri Bay isimli bir kişinin işletmeciliğine bırakılan, yeni ismiyle
İttihat Spor Sahası, İstanbul'un işgal devri ortalarına kadar tüm
sportif faaliyetlerin yeri oldu. 1922 yılında sahanın işletmesi, Basri
Bey'in vekili olan Emin Bey'e geçti. Bu kişi de bilinmeyen bir nedenle
sahanın işletmesini, Ali Sami, Cevdet ve Tevfik Bey'lerden oluşan bir
heyete bıraktı.
Taksim Stadı'nın inşaatı ile birlikte, kendi haline bırakılan saha, 1929
yılında Fenerbahçe tarafından kiralandı ve 25 Ekim 1929 tarihinde
yapılan bir spor bayramı ile tekrar hizmete sunuldu. Aynı gün ismi
Fenerbahçe Stadı olarak değiştirildi. Bu tarihten itibaren gelişmeler de
başladı.
30 Eylül 1931 tarihinde yapılan inşaatla stadın dışarısıyla ilişkisi
kesildi. Yapılan birçok değişiklik sonrasında 13 Mayıs 1932 tarihinde,
Vali Muhittin Üstündağ'ın katıldığı törenle, Fenerbahçe Stadı'nın
açılışı yapıldı. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün Kuşdili'nde bulunan
lokalinin yanması sonrasında, kiracısı olduğu stadı satın almaya karar
vermesi, bugünlerde maraton tribününün yıkılmaya başlandığı ve
kapasitesinin yakın bir gelecekte 62.000 kişiye çıkacağı modern
stadyumun temel taşlarını oluşturmuştur. Ülkenin en önemli kulübü olan
Fenerbahçe'nin yangın nedeniyle düştüğü bu kötü durum, devlet
yöneticilerini de üzmüş ve onları Fenerbahçe'ye yardım etme konusunda
ikna etmiştir.
Şükrü Saracoğlu'nun ve Kemal Onan'ın da üstün gayretleriyle, 36.000
metrekarelik bu alan ve içinde bulunan bina, 27 Mayıs 1933 tarihinde,
9.000 TL bedeli 10 ayda ödenmek kaydıyla Fenerbahçe Spor Kulübü'nün malı
oldu. Bununla birlikte Fenerbahçe, Türkiye'de stat mülkiyetine sahip
ilk kulüp olma özelliğini kazandı. Bu gurur verici unvan aynı zamanda
bazı sorumluluklar da getiriyordu beraberinde. Sorumluluklarının
bilincinde olan Fenerbahçe, 14 Temmuz 1933 tarihinde yapılan bir eşya
piyangosundan elde edilen 17.000 liralık geliri Fenerbahçe Stadı'na
harcadı. Aynı yıl törenlerle yapılan açılışta, ikinci başkan Celal Bey
şunları söylüyordu:
"Muhterem hanımefendiler, beyefendiler. Üç senedir yeni bir hamlede ve
başarılmış yeni bir işle huzurunuza çıkıyoruz. Üç senelik dar ve kısa
bir zamana sıkıştırılmış olan bu işler şunlardır; 25 senelik, canlı ve
muvaffakiyetli bir hayatın hatıralarını taşıyan eski kulüp binası,
kaderin hain ve kötü bir tamahına kurban olarak yandı. Simsiyah bir
gecenin sabahı kendimizi simsiyah bir kömür yığını karşısında bulduk.
Elimizde Fenerbahçe isminden başka hiç bir sey kalmamıştı. Yangından çok
az zaman evvel fakir bir kiracı olarak girdiğimiz bugünkü Fenerbahçe
Stadı'na elimizde kalan enkaz ile sığındık. Bu sene Fenerbahçe 26. yıl
dönümünü kutlarken yeni ve büyük bir mazhariyete erdi.
Gazi hazretleri gençliğe ve Fenerbahçe'ye büyük ve kıymet biçilmez bir
iltifatta bulundular. Heykellerinin Fenerbahçe Stadı'na dikilmesine
müsaade ettiler. Bütün Fenerbahçeliler aczimizle, bu aczi mutlakla buna
nasıl teşekkür edeceğimizi bilmiyoruz. Bu heykelle bu saha yıkılmaz ve
dağılmaz bir kütle haline gelmiştir. Bu topluluk, bütünlük ve birlik
aynı zamanda bütün memleketin bir sembolüdür de. Bu heykel burada azmin
ve tesanütün ve disiplinin bir resmi olarak yükseliyor. Bu heykele
bakanın kalbi temiz ve yeni bir hamle ile çarpar. Bu heykele bakan
bozguncu ve serkeş olamaz bu heykele bakanın kalbi yenilmez ve
yenilemez."
Fenerbahçe Spor Kulübü'nün Künyesi
Kuruluş Yılı: 1907
Kurulduğu Yer: Moda’da Beşbıyık Sokağı 3 numaralı evin alt katı.
Kurucuları: Nurizade Ziya Songülen Bey, Osmanlı Bankası memurlarından
Ayetullah Bey, Bahriye Mektebi talebesi Necip Okaner Bey, Hindli namıyla
anılan Asaf Beşpınar Bey ve Enver Yetkiner.
İlk Başkan: Nurizade Ziya Songülen
Fenerbahçe Spor Kulübü'nün Tarihçesi
Bir asırlık bir tarihe ulaşmak üzere olan Fenerbahçe Spor Kulübü'nün kuruluşu 1907 yılına rastlar.
Kulübümüz, İstanbul'un Kadıköy semtinde, Nurizade Ziya Songülen,
Şevkipaşazade Ayetullah ve Samipaşazade Necip Okaner tarafından, gizlice
kurulur. Zira Padişah II. Abdülhamit'in baskı rejimi, Türk gençleri
için, değil kulüp kurmak, İngiliz ailelerinin oynadıkları futbol bile
yasaktır. Çünkü spor yapmak amacıyla da olsa, Türk gençlerinin bir araya
gelmesi, rejim için çok sakıncalı görülmektedir. Kuruluş toplantısında,
Nurizade Ziya Songülen Bey ilk başkan seçilirken, Şevkipaşazade
Ayetullah Bey ilk genel sekreterlik, Samipaşazade Necip Okaner ise ilk
genel kaptanlık görevlerini üstlenirler.
Fenerbahçe Spor Kulübü'nün kurucuları, amblem olarak adını aldıkları
Fenerbahçe burnundaki fener, renk olarak da Fenerbahçe yarımadasındaki
papatyaların sarı-beyazı seçerler. Kulüp logosu, 1910 yılında, futbol
takımında sol açık oynamakta olan Topuz Hikmet tarafından çizilecek,
renkleri ise sarı-laciverte çevrilecektir.
1908 Meşrutiyeti'nin ilanına kadar çalışmalarını gizlice yürütmek
zorunda kalır Fenerbahçe. Bu tarihten sonra yürürlüğe giren Cemiyetler
Kanunu'yla tescil edilir ve başarıdan başarıya koşacak olan bir büyük
camia, Türk sporundaki seçkin yerini alır.
Fenerbahçe Spor Kulübü'nün ilk futbol takımı, Asaf, Ziya Hasan, Sami,
Ayetullah, Mazhar, Necip, Fethi, Galip, Hüseyin, Hasan, Nevzat'tan
kurulu kadrosuyla, 1909 yılı sonbaharında İstanbul ligine katılır. Ancak
katıldığı ilk iki yıl boyunca varlık gösteremez. 1911-1912 sezonunda,
Ali Said, Galip, Arif, İzzi, Hüseyin, Sabri, Hikmet, Said, Hasan Kamil,
Nuri, Miço'dan kurulu takımıyla ilk şampiyonluğunu kazanır. Bu
şampiyonluk büyük Fenerbahçe'nin şanlı tarihine yazılan ilk şampiyonluk
olmasıyla önemli olduğu kadar, yenilmeden kazanılmış olmasıyla da
önemlidir.
FENERBAHÇE AMBLEMİ TARİHİ:
Bugün yüzbinlerce göğsü süsleyen "Fenerbahçe Kulüp Rozeti" 1910 yılında,
kulübümüzün 33 numaralı azası ve devrinin "Penaltı Kralı" olarak
bilinen sol açık Topuz Hikmet tarafından çizildi, Tevfik Haccar (Tasçı)
tarafından Almanya'da yapıldı.
Beş renkten oluşan rozette "Fenerbahçe Spor Kulübü 1907" yazısını
taşıyan beyaz çerçeve; temizlik ve açık yürekliliğin, kırmızı; sevgi ve
bağlılığın ifadesi olup bayrağımızı sembolize eder. Ortada bulunan kalp
şeklindeki sarı; Fenerbahçe'ye duyulan gıpta ve kıskançlığı, lacivert
ise soyluluğu tasvir eder. Bu iki renk arasından yükselen palamut dalı
ise, Fenerbahçeliliğin kudret ve kuvvetinin ifadesidir. Yeşil renk ise
yükselen bu kudret için başarının mukadder oluşunu gösterir.
Kaynak: Bydigi Forum [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Topuz Hikmet rozetimizin hikayesini şöyle anlatır:
"Kulübümüzün rengi sarı-beyazdan, sarı-laciverte çevrildikten sonra bu
yeni renklerimizle bezenmiş bir rozet yaptırılması işi bahis mevzuu
oldu. Arkadaşlarım bu rozetin çizilmesini bana bıraktılar. İlk önce
bayrağımızın renkleri kırmızı ile beyazı bir araya getirdim. Sonra
kırmızı üzerine bir kalp şekli çizerek bunu sarı-laciverte boyadım ve
üzerine de metanet, kuvvet ve sağlamlığın ifadesi olan meşe dalını
resmettim. Beyaz kısma da kulübümüzün ismini ve tesis tarihini yazdım.
Rozetimizi çizerken, ona şu manayı vermeye çalıştım; Kalpten gelen bir
bağımlılıkla bu kulübe hizmet etmek. Çizdiğim şekil arkadaşlar
tarafından beğenildi ve yeni rozetlerimiz o tarihlerde Almanya'da
bulunan arkadaşımız Tevfik Haccar'ın delaletiyle orada yaptırıldı. Yeni
harflerin kabulünden sonra aynı şekilde muhafaza edildi. Sadece
Fenerbahçe Spor Kulübü 1907 yazısı yeni harflerle tebdil olundu."
ŞÜKRÜ SARAÇOĞLU STADI TARİHİ:
Fenerbahçe Şükrü Saracoglu Stadı, yurdumuzun ilk nizami futbol
sahasıdır. İlk olarak Union Club adı altında 1908 yılında faaliyete
geçmiştir. Bu tarihten önce de alan Papazın Çayırı ismiyle bilinir ve
burada futbol karşılaşmaları yapılırdı. Yılların Papazın Çayırı'nın, bir
futbol stadyumu olması, bir tesadüf eseri gerçekleşmiştir.
1908 yılı temmuzunda, Şehremini Operatör Cemil Bey'in (Cemil Topuzlu),
hürriyet kahramanlarına yardım amacıyla verdiği davetin konuklarından ve
yurdumuzda futbolu ilk oynayan ailelerden Reji Whittall'in, gençliğin
spora ve özellikle futbola olan istek ve ilgisi doğrultusunda bir futbol
sahası yapılması gerekliliği yönündeki konuşmasının ertesi günü bu
kişiler, Fenerbahçe Başkanı Ziya Bey (Ziya Songülen), birkaç İngiliz ve
maruf Rıfat Bey'le bir toplantı yaparak, saha için en uygun yerin,
hazineye ait olan bu çayır olduğuna karar verdiler.
Başkatip Cevat aracılığıyla konu, Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit'e
götürüldü. Teklifi önce kabul etmeyen sultan daha sonra yıllığı 30 altın
kira karşılığında Union Club ile 20 yıllık bir sözleşme yapılmasına
karar verdi. 3.000 altına mal olan, çayırın tahta perdeyle çevrilmesi ve
bir lokal inşaatı sonrasında saha, futbol karşılaşmalarını izleyen kışa
kadar hazır hale getirildi.
Ancak futbola olan ilginin azlığı, kiranın karşılanamamasına neden
oluyordu. Saha 1909 yılında bir yıllığına Fenerbahçe Kulübü'ne
kiralandı. Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi üzerine İngilizler
düşman konumuna geçtiler. Dolayısıyla Union Club ile ilgilenmediler.
Türk hissedarların da dağılması üzerine sahipsiz kalan Union Club'a,
1915 yılında Kara Kemal tarafindan el konuldu ve ismi İttihat Spor
Kulübü olarak değiştirildi.
Basri Bay isimli bir kişinin işletmeciliğine bırakılan, yeni ismiyle
İttihat Spor Sahası, İstanbul'un işgal devri ortalarına kadar tüm
sportif faaliyetlerin yeri oldu. 1922 yılında sahanın işletmesi, Basri
Bey'in vekili olan Emin Bey'e geçti. Bu kişi de bilinmeyen bir nedenle
sahanın işletmesini, Ali Sami, Cevdet ve Tevfik Bey'lerden oluşan bir
heyete bıraktı.
Taksim Stadı'nın inşaatı ile birlikte, kendi haline bırakılan saha, 1929
yılında Fenerbahçe tarafından kiralandı ve 25 Ekim 1929 tarihinde
yapılan bir spor bayramı ile tekrar hizmete sunuldu. Aynı gün ismi
Fenerbahçe Stadı olarak değiştirildi. Bu tarihten itibaren gelişmeler de
başladı.
30 Eylül 1931 tarihinde yapılan inşaatla stadın dışarısıyla ilişkisi
kesildi. Yapılan birçok değişiklik sonrasında 13 Mayıs 1932 tarihinde,
Vali Muhittin Üstündağ'ın katıldığı törenle, Fenerbahçe Stadı'nın
açılışı yapıldı. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün Kuşdili'nde bulunan
lokalinin yanması sonrasında, kiracısı olduğu stadı satın almaya karar
vermesi, bugünlerde maraton tribününün yıkılmaya başlandığı ve
kapasitesinin yakın bir gelecekte 62.000 kişiye çıkacağı modern
stadyumun temel taşlarını oluşturmuştur. Ülkenin en önemli kulübü olan
Fenerbahçe'nin yangın nedeniyle düştüğü bu kötü durum, devlet
yöneticilerini de üzmüş ve onları Fenerbahçe'ye yardım etme konusunda
ikna etmiştir.
Şükrü Saracoğlu'nun ve Kemal Onan'ın da üstün gayretleriyle, 36.000
metrekarelik bu alan ve içinde bulunan bina, 27 Mayıs 1933 tarihinde,
9.000 TL bedeli 10 ayda ödenmek kaydıyla Fenerbahçe Spor Kulübü'nün malı
oldu. Bununla birlikte Fenerbahçe, Türkiye'de stat mülkiyetine sahip
ilk kulüp olma özelliğini kazandı. Bu gurur verici unvan aynı zamanda
bazı sorumluluklar da getiriyordu beraberinde. Sorumluluklarının
bilincinde olan Fenerbahçe, 14 Temmuz 1933 tarihinde yapılan bir eşya
piyangosundan elde edilen 17.000 liralık geliri Fenerbahçe Stadı'na
harcadı. Aynı yıl törenlerle yapılan açılışta, ikinci başkan Celal Bey
şunları söylüyordu:
"Muhterem hanımefendiler, beyefendiler. Üç senedir yeni bir hamlede ve
başarılmış yeni bir işle huzurunuza çıkıyoruz. Üç senelik dar ve kısa
bir zamana sıkıştırılmış olan bu işler şunlardır; 25 senelik, canlı ve
muvaffakiyetli bir hayatın hatıralarını taşıyan eski kulüp binası,
kaderin hain ve kötü bir tamahına kurban olarak yandı. Simsiyah bir
gecenin sabahı kendimizi simsiyah bir kömür yığını karşısında bulduk.
Elimizde Fenerbahçe isminden başka hiç bir sey kalmamıştı. Yangından çok
az zaman evvel fakir bir kiracı olarak girdiğimiz bugünkü Fenerbahçe
Stadı'na elimizde kalan enkaz ile sığındık. Bu sene Fenerbahçe 26. yıl
dönümünü kutlarken yeni ve büyük bir mazhariyete erdi.
Gazi hazretleri gençliğe ve Fenerbahçe'ye büyük ve kıymet biçilmez bir
iltifatta bulundular. Heykellerinin Fenerbahçe Stadı'na dikilmesine
müsaade ettiler. Bütün Fenerbahçeliler aczimizle, bu aczi mutlakla buna
nasıl teşekkür edeceğimizi bilmiyoruz. Bu heykelle bu saha yıkılmaz ve
dağılmaz bir kütle haline gelmiştir. Bu topluluk, bütünlük ve birlik
aynı zamanda bütün memleketin bir sembolüdür de. Bu heykel burada azmin
ve tesanütün ve disiplinin bir resmi olarak yükseliyor. Bu heykele
bakanın kalbi temiz ve yeni bir hamle ile çarpar. Bu heykele bakan
bozguncu ve serkeş olamaz bu heykele bakanın kalbi yenilmez ve
yenilemez."
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz